8bb451bc-34ae-4f8f-b23f-b169148b888e-w

 

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. İki yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tanıtılan İnsan Hakları Eylem Planı ile ilgili değerlendirme yapan Yeneroğlu, “İstediğiniz kadar adalet bilincinden uzak kanun hazırlayın, hiçbir işe yaramaz. Yaramıyor da zaten. Bu sebeple bu iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı da kara mizah olarak tarihte yerini aldı. Adını dahi hakketmeyen samimiyetsizlik belgesi olmanın ötesine geçemedi” dedi. Yeneroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:

 

 “NE KADAR HUKUK O KADAR REFAH”

 

Endeksten utanç verici bir detaya daha yer vermek istiyorum. İran, Sudan, Etiyopya gibi ülkelerle aynı klasmandayız. Lübnan, Rusya, Meksika gibi ülkelerin ise daha gerisinde yer alıyoruz. ‘Freedom House’un bu yılki raporuna göre Türkiye, 2018’den bu yana olduğu gibi, özgür olmayan bir ülke. Özgür değiliz. Dünya âlem bunu bize devamlı açık açık söylüyor. Söz konusu aynı rapora göre, ülkemiz 2023 yılında özellikle hak ihlalleri bakımından incelenmesi gereken kara listede yer alıyor. Adaletin yok edildiği, kurumların çalışmadığı, kuralların tanınmadığı, hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir ülkede elbette bu tablo olağandır. Hukuk sadece teknik bir kavramdan ibaret değildir. Hukuk, yani kurallar bütünlüğü bir ülkeden ne kadar korunuyorsa ekonomik refah da o kadar sağlanıyor. Ne kadar hukuk o kadar refah. Ne kadar hukuk o kadar kalkınma. Ne kadar hukuk o kadar zenginlik. Adalet varsa vatandaşlarımızın ocağında yemek kaynıyor demektir. Ne kadar adalet o kadar ocakta yemek. Ne kadar hukuksuzluk arsa da o kadar yoksulluk, yasaklar, yolsuzluk var demektir.

 

“NEREDEN NEREYE…”

 

Bugün hukukun ayaklar altına alınması nedeniyle orta ve dar gelirliler için maalesef en temel ihtiyaçlar dahi ulaşılamaz hale gelmiş durumda. Bunu sadece muhalefet olarak biz söylemiyoruz. Uluslararası kurumlar da vatandaşlarımız da bunu söylüyor. Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 2012’de 52’nci sırada yer alırken 2015’te 66’ncı sıradaydık. 2022 yılında ise 101’inci sırada yer alıyoruz. Türkiye, son 10 yıl içinde en çok puan kaybeden ülkeler arasında. Cumhurbaşkanı devamlı diyor ya, ‘Nereden nereye’ işte bu tabloya baktığımız zaman aynı bu dille, ‘Nereden nereye…’

 

“DÜNYA ALEM BİZE ‘ÖZGÜR DEĞİLSİNİZ, MUTSUZSUNUZ’ DİYOR”

 

Dünya Mutluluk Endeksi’nde 106’ncı sıraya kadar düştük. Endekste Irak, Filistin, İran’dan da geride yer alıyoruz. Listede son sıralardayız. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında bizim kadar mutsuz ülke yok. Dünya âlem bize ‘özgür değilsiniz’ diyor, aynı zamanda ‘mutsuzsunuz’ diyor. Bu sebeple gençlerimiz artık ülkemizde yaşamak istemiyor, vatandaşlarımız yoğun olarak yurt dışına çıkmaya çalışıyor ve son yıllarda gerçekten artan bir biçimde AB ülkelerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından ciddi sayıda insanımız iltica etmekte. AB ülkelerine ilk kez iltica başvurusu yapan ülkeler sıralamasına baktığımız takdirde, savaşın veya anarşinin yaşandığı ülkeler olan Suriye, Afganistan ve Venezuela’dan sonra Türkiye olarak maalesef 4’üncü sıraya kadar ilerlemiş bulunuyoruz.

 

“HUKUKUN ARAÇSALLAŞTIĞI KARANLIK BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ”

 

2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından büyük bir lansmanla kamuoyuna duyurulan İnsan Hakları Eylem Planı’nın üzerinden tamı tamına iki yıl geçti. İnsan haklarının her gün ayaklar altına alındığına dair onlarca örneğin karşımıza geldiği koskoca iki yıl. Eylem planının açıklanmasından sonra üç yargı paketi hayata geçirildi. Salı günü genel kurulda kabul edilen 7’nci yargı paketiyle toplam dört yargı paketi yürürlüğe girmiş olacak. Peki bu kadar yasal düzenlemenin yapıldığı ülkemizde hak ihlalleri önlenebildi mi, hukuk devletinin en asgari gereklilikleri yerine getirilebildi mi, adalette en ufak bir iyileşme sağlanabildi mi, elbette ki koskoca bir hayır. Bugün, gün geçtikte artan şekilde hukuk devletinin en asgari şartlarının dahi sağlanmadığı, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının görmezden gelindiği, zorba bir anlayışla yönetiliyoruz. Daha doğrusu iktidar yönetmeye çalışıyor. Her gün daha fazla savruluyoruz, temel haklar yok sayılıyor. Hukukun araçsallaştırıldığı, işkence ve kötü muamelenin ciddi biçimde yaygınlaştığı, karanlık bir dönemden geçiyoruz.

 

“BU İKTİDARIN İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI DA KARA MİZAH OLARAK TARİHTE YERİNİ ALDI”

 

Demek ki, ‘yargı reformu yapıyoruz’ diyenler samimi değil, ciddi değil. Amaçları da hukuk çerçevesine dönmek değil. En temel hakları ellerinden alınan vatandaşlarımız, onların umurlarında bile değil. Demek ki yargı paketleriyle yapılmak istenen, hukuka, adalete susamış milyonları sadece bir süre avutmak. O zaman da söylemiştik, tekrar ediyoruz: Pansuman tedbirlerle yargının kronikleşmiş sorunlarını çözemezsiniz. Bırakın yediyi, yetmiş yedi yargı paketi de getirseniz hukuk devletinden nasiplenmedikten sonra yapacağınız hiçbir reformun kıymeti harbiyesi yoktur. İstediğiniz kadar adalet bilincinden uzak kanun hazırlayın, hiçbir işe yaramaz. Yaramıyor da zaten. Bu sebeple bu iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı da kara mizah olarak tarihte yerini aldı. Adını dahi hakketmeyen samimiyetsizlik belgesi olmanın ötesine geçemedi.

 

“BU EYLEM PLANI İKTİDARIN HUKUKA MAKYAJINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR”

 

Bu eylem planı iktidarın hukuka makyajından başka bir şey değildir. Her yerinden akıyor, yüzüne gözüne bulaşıyor. DEVA Partisi olarak eylem planında yer alan hedeflerden gerçekleştirilenleri ve gerçekleştirilmeyenleri ayrıntılı olarak çalıştık ve raporladık. İnsan Hakları Eylem Planı Takip Raporu’muz ile vaat ettikleri ancak hayata geçirmedikleri tabloyu ortaya koyduk. Eylem planındaki iki yıllık 285 hedeften yalnızca 111’inin hayata geçirildiğini tespit ettik. Vaatlerin tam 174’ü yerine getirilmedi. Yani iktidar, söz verildiği eylemlerin dahi neredeyse üçte ikisini yerine getirmemiştir. Her konuda olduğu gibi, iktidar sadece laf etmekte, söylem ve slogan üretmekte, milleti kandırmakta, muhalefeti ötekileştirmekte, kriminalleştirmekte, yargıçlara telefonla talimat vermekte ama onun dışında insan hakları adına pansuman tedbirlerin, göz boyamanın ötesine geçilecek herhangi bir eylem içerisinde bulunmamaktadır. Bulunması da mümkün değildir, bulunabilmesi için hukuk devletini kabul etmek, ona inanmak gerekir. Vatandaşı öncelemek gerekir. Maalesef bunlar iktidarın çok uzun yıllardan beri artık terk ettiği olmazsa olmaz kriterlerdir. Söz verilip de yapılmayan eylemlerle ilgili son günlerde kamuoyuna yansıysan bazı hukuksuzluklar üzerinden örnekler vereceğim.

 

“AVRUPA KONSEYİ YARGI KARARLARI UYGULANSIN DİYE ACİL ÇAĞRI YAPIYOR”

 

İnsan hakları eylem planında sorunun çözüleceğine ilişkin söz verilmesine rağmen keyfi tutuklamalar ülkenin her yerinde hâlâ devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, son yıllarda Türkiye hakkında çok sayıda karar verdi. Ne yazık ki bu kararlar hâlâ uygulanmıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, benzer şekilde uygulanmıyor. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi, geçtiğimiz hafta yargı kararları uygulansın diye acil çağrı yapıyor. Kaçıncı acil çağrı bu? Birçok insanın haksız olarak tutuklandığına ilişkin kararlar, konseyin çağrısına rağmen uygulanmıyor. Sayısız insan, kendilerine özel düşman hukuku uygulandığı için cezaevinde tutuluyor. Daha da trajikomik olanı, eylem planında hedeflerden biri de AİHM ve BM insan hakları konseyi olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmalarıyla iş birliğinin geliştirilmesi. Adeta milletle dalga geçiyorlar."