Filiz TOSYALI...
Çocukluğumda kurşun kalemlerle yazmaktan çok, onları sınıfın kapısının arkasında açmayı severdim Kurşun kalemlerimi açıp sıra sıra kalem kutuma dizmek en büyük zevkimdi.
Yeni bir kalem almadan annemi babamı kırtasiyeden çıkarmazdım. Kalem kutuma sıralar sağımdakine, solumdakine gösterirdim. Öyle güzel dururlardı ki, kullanmaya kıyamazdım. En sevdiğim görsel bir sunumdu benim için. Kalemlerimi kardeşimle paylaştığım zaman içim erirdi, ama yine de yazsın diye verirdim. Hiç düşünmemiştim o zamanlar kurşunkalemi kim buldu? Niçin buldu, hangi duygularla bir kalem tutmak istedi eli.
Sanki ilk kullandığım kurşun kalem bir yerlerde beni bekler, yazdığım her şeyi hatırlar. Bir gün anneme; “Kalemim yoruldu” demiştim. Annem de bana; “Kalemler yorulmaz kızım, kalemler yorulsa hapı yuttuk” demişti. O gün başka bir anlamı vardı annemin söylediklerinin.
Yıllar sonra; “Kalemim çok yoruldu biraz dinlensin” diyen oğluma;” “Kalemler yorulmaz, dinlenmek nedir bilmez, dinlenmeye kalkarlarsa yandık” dediğimde; annemin sözlerinin hangi anlama geldiğini ancak anlayabilmiştim.
Ne heyecanlar yaşandı kurşunkalemlerle. Yaşamımız onun ucundan çıkan işaretlerle şekillendi. Ağızdan dökülen sözler unutulabilir, ama yazılanlar kalıcıdır, beyinlere yerleşir dense de bir tek kurşunkalem affedicidir.
Bence kurşunkalem bilgisayarla, televizyonla başa çıkmayı da başardı. Bin bir çeşit modeliyle tükenmez kalemlerle de boy ölçüştü. Hokkalı kalemler, dolmakalemler, kartuşlular, ispirtolu kalemler, fosforlular; hepsi geldi geçti. Hepimizin evinde, iş yerinde okul çantalarında yeri hiç bir şeyle doldurulamadı.
Yıllar geçti, geçerken teknoloji her şeyi, ama her şeyi çok değiştirdi. Bir tek kurşun kalemi değiştiremedi. Sadece güzelleştirdi, susmadı ama sessizleşti. Parladı, renklendi ama “ya sabır” dedi Çocukluğumdaki kalemleri unutturmak istedi yeni gelenler. Ucundan dökülen sözcükler orada kaldı. Karanlıkta ışık gibi aydınlatmayı bekledi.
“Kurşun Kalem Gibi Olursak Sorun Kalmaz”
Kurşun kalemlerin bir büyük özelliği var ki, o hep kıskandırır. Yanlış yaparsınız ve silersiniz. Kurşun kalemden ders alabilsek, uzlaşma dediğimiz şeyi bir öğrenebilsek, bütün sorunları çözebiliriz aslında. Bu özel gün kutlu olsun.
Uzlaşmak için bir kurşun kaleme bir silgiye bir de çocuklara bakmak gerekli. Geriye dönmek, duraklamak, dönüp bakmak, en doğru fısıldadığımız sandığımız şeyleri bile bir düşünmek gerekir.
Keşke çocuklarımız kaderlerini; tertemiz yürekleriyle, ellerindeki silgili kalemleriyle kendileri çizselerdi. Neden mi? Çünkü dünyanın en büyük uzlaşmacıları onlar. Bu zor işi çocuklar öylesine rahatlıkla becerirler ki, biraz düşündüğümüzde dersimizi çocuklardan ve ellerindeki silgili kurşun kalemlerinden alabiliriz.
***
Benim işim çocuklar, ben onlar için varım, onlar için yaşıyorum. Keşke onların kaderi geriye dönüp bakmayan, uzlaşmaya yanaşmayan, yanlışlarını silme arzusunda olmayan biz yetişkinlerin elinde olmasaydı. Onlar kendi yanlışlarını silgili kalemleriyle silip, uzlaşma yöntemleriyle kaderlerini kendileri çizebilselerdi. İşte o zaman dünyada gözyaşı diner, kavgalar durur, yanlışlar düzeltilir, haksızlıklarla başa çıkılır; kardeşçe güzel dünyada yaşanırdı.