0ae7b3ec-1719-4778-afb5-39c16d46aabb-w

 

DİSK 20 şehir meydanında zamlar ve adaletsiz vergilere ilişkin basın açıklaması yaptı. İstanbul'daki basın açıklaması ise Beşiktaş Çarşı girişinde gerçekleştirildi. Açıklamaya, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri de katıldı. Çerkezoğlu, burada yaptığı konuşmada, özetle şunları söyledi:

 

"ZAMLARA, ADALETSİZ VERGİLERE, ASGARİ YAŞAMA HAYIR DEMEK İÇİN ALANLARDAYIZ: Bugün de iş yerlerinden yükselen sesimizi, Türkiye'nin dört bir yanında, 13 bölgede, 20 kent meydanında alanlara, meydanlara taşırıyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Antalya, Eskişehir, Bursa, Adana, Mersin, Hatay Samandağ ve Arsuz, Aydın, Samsun, Artvin, Kırşehir, Kocaeli Gebze ve Edirne'de bugün alanlardayız. Gelirde adalet, vergide adalet demek için alanlardayız. İnsanca çalışmak, insanca yaşamak için alanlardayız. Zamlara, adaletsiz vergilere, asgari yaşama hayır demek için alanlardayız.

 

SEÇİMLERDEN SONRA KAŞIKLA VERDİKLERİ NE VARSA ŞİMDİ KEPÇEYLE, KAZANLA ALIYORLAR: Zamlar ve vergi artışları durmak bilmiyor. Akaryakıttan gıda maddelerine kadar her şeye her gün yeni zamlar geliyor. Seçimlerden sonra kaşıkla verdikleri ne varsa şimdi kepçeyle, kazanla alıyorlar. Geçtiğimiz salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi, muhalefetin önerisiyle olağanüstü bir toplantı yapmak için bir araya geldi. Ama milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin açlıkla ve yoksullukla karşı karşıya olduğu bu süreçte milletin vekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu zamları, vergileri konuşmak için bir görüşme yapmayı maalesef reddetti. Milletin vekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi zamları adaletsiz vergi sistemini konuşmak için toplandı. Ama görüşme bile yapılamadan aç kapa yapılarak milyonlarca işçi ve emekli açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi. Özellikle iktidar milletvekillerinin zamlar ve vergilere karşı önergenin reddi için olağanüstü bir çabayla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin doldurduğu o gün biz de iş yerlerinden alanlardan seslendik. Ve bugün bizde meydanları dolduruyoruz. Türkiye'nin dört bir yanından sesleniyoruz.

 

BU ZAMLARLA, BU VERGİLERLE GEÇİNEMİYORUZ: Bugün işçiler konuşacak. Bugün herkes işçileri dinleyecek. Çünkü ne zorluklar yaşadığımızı biz biliyoruz. Bu zamlarla, bu vergilerle geçinemiyoruz. Enflasyonun sıfıra düştüğünü ilan edenlerin masallarına karnımız tok. Çarşıda, pazarda, markette, faturalarda karşı karşıya kaldığımız gerçeği biz biliyoruz. Düşük gösterilen TÜİK enflasyonu yüzünden alım gücümüzü her gün daha fazla kaybediyoruz. Türk lirası değer kaybettikçe biz her gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucunu en ağır biçimde bizler yaşıyoruz.

 

BU EKONOMİK ROTANIN DAHA DA AĞIRLAŞARAK SÜRECEĞİNİ AÇIKÇA GÖRÜYORUZ: Seçimlerden sonra bu siyasal ve sınıfsal tercihlerin değişmediğini, hatta bizleri açlığa, yoksulluğa mahkum eden bu ekonomik rotanın daha da ağırlaşarak sürdüğünü ve süreceğini açıkça görüyoruz. Nedir o ekonomik rota dedikleri, nedir bu tercihler? Birincisi; paramızı pula çevirmek, ikincisi; bütün ücretleri, asgari ücretten, emekli aylıklarına bütün ücretleri baskılamak, bütün ücretleri düşürmek ve milyonlarca işçiyi, emekçiyi, emekliyi, yoksullukta eşitleyen politikalar. Yani istiyorlar ki herkes asgari ücretle çalışsın, sendikalı toplu sözleşmeli iş yerlerinde bile herkes onların belirlediği, onların reva gördüğü açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışsın istiyorlar. Bütün emekliler onların reva gördüğü en düşük emekli aylığına mahkum olsun istiyorlar ki bütün memurlar, kamu çalışanları onların belirlediği en düşük memur aylığına mahkum olsun. Yani hepimizi yoksullukta eşitleyen bir politika izliyorlar. Buna bir de son süreçte zaten son derece adaletsiz olan vergilerin daha da arttırıldığı ve bütün vergi yükünün işçiye, emekçiye yüklendiği, vergi yükümüzün daha da ağırlaşarak alım gücümüzün daha fazla düşmesi eşlik ediyor.

 

AVRUPA BİZİ KISKANIYORMUŞ. NEYİMİZİ KISKANIYORLAR NEYİMİZİ? Paramız pul oldukça emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz azalıyor. Ülkemiz fakirleşiyor. Türkiye'nin tüm değer ve güzellikleri, ülkemizin tüm kaynakları yabancı sermayeye ve dolar milyarderleri için kelepir mala dönüşüyor. Paramız değer kaybettikçe bu ülke daha yoksul ve daha bağımlı hale geliyor. Bir de diyorlar ki Avrupa bizi kıskanıyormuş. Neyimizi kıskanıyorlar neyimizi? Ülkemizin dünyanın en ucuz emek cenneti haline gelmesini mi kıskanıyorlar? Türkiye'nin bir asgari ücretliler toplumu haline gelmesini mi kıskanıyorlar? Asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesini ve Avrupa'da Türkiye'nin en düşük emek, en düşük asgari ücretli ülke olmasını mı kıskanıyorlar? Ve işçileri bu düşük ücretlere mahkum etmek için sendikal hakların gasp edilmesini, sendikalaşmanın önündeki engelleri mi kıskanıyorlar? Bu ülkeye grevleri yasaklamakla övünen bir zihniyetin yönetmesini mi kıskanıyorlar. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu her yıl açıkladığı küresel haklar endeksinde bütün dünyada beş kıtada işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının, sendikal hakların en kötü olduğu 10 ülkeden bir tanesi olmamızı mı kıskanıyorlar? Üstelik sekiz yıldır Türkiye bu raporda sendikal hakların en kötü ülkelerinden bir tanesi olmaya devam ediyor. Yani bu ülkede düzenin bütün çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzerine kurulu.

 

BUGÜN AÇIKLANAN ENFLASYON RAPORU, ÜLKEYİ NE HALE GETİRDİKLERİNİN İTİRAFI NİTELİĞİNDE: Bugün değerli arkadaşlar, Merkez Bankası'nın yeni başkanı bir basın toplantısıyla bir enflasyon raporu açıkladı biliyorsunuz. Yani bu ülkeyi ne hale getirdiklerini bu ülkede işçiye, emekçiye, emekliye, bu ülkenin tüm değerlerini üretenlere nasıl bir hayat reva gördüklerini ve bu tabloyu daha da derinleştireceklerinin bir itirafı gibi. Mesela ne diyorlar biliyor musunuz, 2023 yılı sonunda hükümetin enflasyon hedefi yüzde 22’ydi. Şimdi diyorlar ki ’Bu enflasyon hedefini revize ettik. Yıl sonu enflasyon hedefimiz 58.’ Tabii TÜİK'in tepesine çökmenin, TÜİK'i baskılamanın da bir sınırı var. Yani TÜİK sürekli olarak hükümetin baskısıyla açıkladığı gerçek dışı enflasyon rakamlarıyla bile bu süreci yürütemeyeceklerini açıkça itiraf ediyorlar. Ve diyorlar ki ‘Önümüzdeki aylarda enflasyon geçici bir biçimde yeniden yükselecek'. Yani aslında ülkeyi getirdikleri durumu bu ekonomik krizi ve yarattıkları tabloyu baştan sona itiraf ediyorlar. Diyorlar ki Merkez Bankası'nın rakamları bunlar, 'Türkiye'de çalışanların yarısından fazlası, hatta tekstil, inşaat, giyim gibi sektörlerde yüzde 70’inden fazlası asgari ücretle çalışıyor’ diyorlar. Yani Türkiye'yi açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum eden bu politikaları aslında çok açık bir biçimde itiraf ediyorlar. Meydanlardan DİSK'li işçiler olarak sesleniyoruz. Bu politikalar karşısında emeğimizi, ekmeğimizi sahip çıkmaya ve mücadeleye yan yana omuz omuza devam edeceğiz. 

 

 

SENDİKALAŞMANIN VE SENDİKAL HAKLARIN KULLANIMININ ÖNÜNDEKİ BÜTÜN ENGELLERİN KALDIRILMASINI İSTİYORUZ: Ve işçi sınıfı olarak, emekçiler olarak bu yüksek enflasyon ve hayat pahalılığına karşı, iktidarın bizleri yoksullaştıran bu politikaları karşısında emeğimizi, ekmeğimizi korumanın biliyoruz ki bir tane yolu var arkadaşlar, iki tane değil. O da örgütlü olmak, sendikalı olmak, sendikal haklarımızı kullanmak. O nedenle sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Bu taleplerle bugün Türkiye'nin dört bir yanında alanlarda, meydanlardayız. İş yerlerinden başlattığımız bu mücadele sürecini önümüzdeki günlerde de bu taleplerle yan yana, omuz omuza büyütmeye kararlıyız. Çünkü, bu ülke bizim. Hep söylediğimiz gibi biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz, hakkımızı istiyoruz. Hakkımız olanı alana kadar da hep birlikte mücadele edeceğiz. Ve bu ülkede bu topraklarda eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik içinde yaşadığımız, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı, üretenlerin yöneten olduğu, emeğin Türkiye'sini hep birlikte kuracağız. Yolumuz açık olsun. Tekrar hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Hep birlikte yan yana omuz omuza emeğimize, ekmeğimize, memleketimize sahip çıkacağız.”