MERAL AKŞENER SİNAN ATEŞ ERDOĞAN GRUP TOPLANTISI İYİ PARTİ

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sinan Ateş’in katillerinin bulunamaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdi.

 

 Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Akşener'in konuşmasından bazı satır başları:  

 

“Tarihin hiçbir döneminde dini, vicdani ve fikri özgürlüklere yapılan saygısızlık, ‘insan hakkı’ olmamıştır, olamaz. Tarihin hiçbir döneminde, maneviyatı hedef alan nefret söylemi de nefret eylemi de ‘insan hakkı’ olmamıştır, olamaz. Tarihin hiçbir döneminde, zorbalığa hoşgörü ile yaklaşmak ‘insan hakkı’ olmamıştır, olamaz. Biz, İYİ Parti olarak, bu ikiyüzlülüğü reddediyoruz. İnsan haklarının şiddete, terörizme, ırkçılığa ve nefret suçuna paravan edilmesini reddediyoruz. 21’inci yüzyılda Orta Çağ zihniyetini yansıtan bu ahlaksızlığı, dünyanın neresinde olursa olsun reddediyoruz.

 

Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten bir iktidar, böyle ciddi bir konuda sadece eleştiriyle, göstermelik tepkilerle yetinemez. Siyaset üstü gördüğümüz bu tip konularda iktidarın yapması gereken, ‘dostlar alışverişte görsün’ anlayışının ötesine geçmektir. Devleti yönetenler, bu sorumlulukla ve yetki sahibi olmanın ciddiyetiyle hareket etmek zorundadır. Yani esas hedef, bu tip eylemlerin tekrarlanmasını önlemek olmalıdır. Ama maalesef Sayın Erdoğan ve arkadaşları, bu tarz konularda, genellikle ‘Oh ne güzel! Seçim için malzeme çıktı’ diye sevinmeyi tercih ediyorlar. İç politika için siyasi rant devşirmeyi tercih ediyorlar. 

 

Bu haklı hukuk mücadelemizin nereye varacağını önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz. Tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek. Ve inanıyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bizi haklı bulacak. Eğer bu hedefimize ulaşırsak İsveç’in kendi iç yasalarını yeniden tanzim etmesine ve bu yöndeki eylemlere bir daha müsaade etmemesine vesile olacağız. İşte örnek yol budur. İşte diplomasi budur. İşte devlet aklıyla hareket etmek, devlet ciddiyetiyle ülke yönetmek budur.

 

30 Aralık Cuma günü, başkent Ankara’mızın göbeğinde gencecik bir akademisyenimize, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’e karşı aşağılık bir suikast düzenlendi. Daha önce de bu kürsüden dile getirdiğim gibi, ilk günden beri yakından takip ettiğim bu elim olaya, Ateş ailesinin talebi üzerine siyaseti bulaştırmak istemedim. Güvenlik güçlerimizin olayın aydınlatılması için ellerinden geleni yapacağına inandım. Bengisu ve Banuçiçek kızlarımızın göz yaşlarının yüzü suyu hürmetine devletin devletliğini, yargının da sorumluluğunun gereğini yapmasını bekledim. Ancak suikastın üzerinden geçen 26 günün ardından görüyorum ki bu olay artık aileyi aşmış ve devlet yönetiminde ciddiyetin ne denli kaybolduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Ülkemizde can güvenliğinin, hukukun ve adaletin ne denli tahrip edildiği bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Devletin dört bir yanını saran mafyalar, simsarlar, tefeciler, uyuşturucu kaçakçıları gün gibi ortalığa saçılmıştır.

 

Düşünebiliyor musunuz? Aşağılık suikastın üzerinde birçok soru işareti varken, toplum vicdanı atılan her şaibeli adımla yara alırken, milletimiz devletini topyekûn göreve çağırırken adım atan tek bir makam bile yok. Yazıklar olsun. Sayın Erdoğan, o hâlde ben de sana soruyorum: Senin yönettiğini iddia ettiğin, ama belli ki yönetemediğin bu devletin içinde neler dönüyor? Söyler misin, bu nasıl bir ciddiyetsizliktir? Bu, nasıl bir yönetim boşluğudur? Bu, nasıl bir lakaytlıktır? Hani Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı koyun bile senin mesuliyetin altındaydı? Madem öyle, mesuliyet senin Sayın Erdoğan. Dicle’nin kenarında değil, Başkent’in göbeğinde aşağılık bir suikastla bir vatan evladına kıydılar. Üstelik bunu, herkesin gözü önünde yaptılar. Ve şimdi de devletin gücünü kullanarak gerçek failleri örtbas etmeye çalışıyorlar. Her zaman olduğu gibi, yine savcılar değişiyor. Her zaman olduğu gibi, yargı yine bir sopa olarak kullanılıyor. Her zaman olduğu gibi, yine bir katil dışarıda geziyor. Sen bostan korkuluğu musun Sayın Erdoğan? Kendine gel. Bu, nasıl bir yargı sürecidir? Bu, nasıl bir hukuk devletidir? Bu, nasıl bir devlet yönetimidir?”