166664_98945

 

Basın açıklaması Can Atalay'ın mektubunun okunmasıyla başladı. Atalay, mektubunda şunlara değindi: 

 

“Olağanüstü olağanlaştırılmaya, tümüyle keyfi kuralların belirsizleştiği bir rejimi yerleştirmeye çalışıyorlar. Bu kuralsızlık, hukuksuzluk hali memlekete zarar veriyor. Anayasa'nın açık hükmüne rağmen yapılanlar, söylenenler karşısında durmak memlekete sahip çıkmaktır. Bu Anayasa'yı askıya alma haline TBMM'ye ortak etmeyeceklerini ummak istiyorum. Bildiğimiz anlamda avukatlık yapmaya devam edebilmek için dahi anayasanın askıya alınmasına itiraz etmek, memlekete sahip çıkmak zorundayız. Memlekete, anayasaya, hukuka ve mesleğe sahip çıkan her birinize teşekkür ediyorum. Silivri'den selamlar.”

 

Basın Konseyi Başkanı Pınar Turancı, konuşmasında Anayasa Mahkemesi'nin kurallarının herkes için bağlayıcı olduğunu belirterek şöyle konuştu:

 

"HUKUKSUZLUKTA GELDİĞİMİZ BU NOKTADAN UTANÇ DUYUYORUZ: Sesimizi çoğaltmak, hak, hukuk, adalet demek çok kıymetli. Bu bir Adalet Nöbeti'dir. Aslında hukuksuzlukta geldiğimiz bu noktadan utanç duyuyoruz ve çok üzülüyoruz. Bu gri tabloda yol alamadığımızın farkındayız. Yarınlar için üzülüyoruz, korkuyoruz. Hukukun olmadığı iklimlerde aydınlığa çıkılamayacağının farkındayız. Demokrasi için tüm varlığımızı adadığımız bu vatanda; hak, hukuk, adalet içinde yaşamak istiyoruz. Anayasa, yaşamsal direğimizdir. Anayasa Mahkemesi kararları hukukun en üstüdür, vicdandır, haktır. Herkes için bağlayıcıdır, tartışılmaz. 'Benim hukukum, senin Anayasan, benim mahkemem' olamaz. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmediği düzende nefes almak istiyoruz.

 

HUKUKUN EGEMEN OLDUĞU BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN YAŞATILDIĞI ÜLKEDE VAR OLMAK HEDEFİMİZDİR: Biz gazeteciyiz. Yasama, yürütme, yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvet, basının bir neferiyim. Hukukun egemen olduğu, basın ve ifade özgürlüğünün yaşatıldığı ülkede var olmak hedefimizdir. Biz böyle yola çıktık. Cumhuriyet’in 100. yılında tüm değerleriyle barışık bir ülkede hayat bulmak, yaşamak 85 milyonun hakkıdır. Eşitlik ve Cumhuriyet’in değerini yitirmeden var olmak istiyoruz. Can Atalay'ın bu değerler ışığında özgürlüğe kavuşması ve milletin vekili olarak meclisteki yerini almasının bir hak olduğunu Çağlayan Adliyesi’nden bir daha haykırıyoruz. Halkın seçtiğinden, düşüncenin yayılmasından, ifade özgürlüğünden korkmayın. Biz gazeteciler, yıllardır tehditlerle, haksız gözaltılarla, ağır sansürlerle görevimizi yapıyoruz. Tutuklanıyoruz. Hiç önemli değil. Bu koşullarda gazetecilik yapmanın çok ağır bedelleri olduğunu biliyoruz ve yaşıyoruz. Bu dayanılmaz zorluğun altında kalan gazeteciler mücadeleye devam ediyorlar. Ama direneceğiz. Yılmadan, bıkmadan, umudu yitirmeden hak, hukuk, adalet yolunda özgür irade için, demokrasi için hep beraber direneceğiz.

 

19 OCAK'TA HRANT DİNK'İ KAHPE KURŞUNLAR ALDI BİZDEN: Ocak ayı biz gazeteciler için çok zor bir aydır. 8 Ocak'ta Metin Göktepe'yi bir haber peşinde koşarken yitirdik. 19 Ocak'ta Hrant Dink'i kahpe kurşunlar aldı bizden. 24 Ocak'ta Uğur Mumcu Ankara'da evinin önünde, aracının içinde öldürüldü. 1 Şubat'ta Abdi İpekçi bizden koparıldı. O günlerin Milliyet'inden gelen bir gazeteciyim. Onları kahrettiler, bizden kopardılar. Hepimiz bunları yaşadık, yaşamaktayız. Tek bir isteğimiz var. Hukukun yerine gelmesini istiyoruz. Can Atalay mutlaka özgür kalacak. Başka yolu yok."

 

 

 

 

 

ANKA