159086_46267

 

Erkan Baş şunları söyledi:

 

"Yargıtay Ceza Dairesi kararı olarak açıklanan bu metin hukuken yok hükmündedir. Karar demişler; sözde üç karar yazılmış. Birincisinde; Yargıtay 3. Ceza Dairesi diyor ki, 'Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karara uyulmamasına karar verdik.' Anayasa 153. 'Anayasa Mahkemesi kararları kesindir' diye başlıyor. 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını idari makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar' diye bitiyor. Elimizde bu anayasa varken; bu anayasa hala yürürlükteyse Yargıtay 3. Ceza Dairesi diyor ki, 'Anayasaya uymuyoruz.' Beyler kimsiniz siz? Kimsiniz? Anayasa ayaklar altına alınmıştır.

 

Yetmiyor ikinci karar; 'TBMM'ye bu karar ulaştırılsın Can Atalay'ın milletvekilliği derhal düşürülsün.' Yok ya, başka bir emriniz var mı? Hangi akla, hangi yetkiyle bir de kararın öncesinde TBMM'ye parmak sallıyorlar. Daha önce gönderdikleri karar Anayasa Mahkemesi bir ay sonra aykırı bir karar vermiş olmasına rağmen uygulanmamışmış. Utanmadan TBMM'nin suç işlediğini iddia ediyorlar. TBMM'yi tehdit ediyorlar. Biz halk iradesinin üstünde bir irade yoktur diyoruz. Yetmiyor üçüncü karar; Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak. Ne yapmış Anayasa Mahkemesi üyeleri? Yasalara, anayasaya, daha önceki Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun bir biçimde Can Atalay ile ilgili karar vermişler.

 

Anayasa Mahkemesi, anayasaya, anayasanın kendilerine verdiği yetki ve göreve, anayasa maddelerine, yasaların kendilerine verdiği göreve, daha önceki Anayasa Mahkemesi kararlarına dayanarak aynı kararı aldılar zaten. Daha önce MHP'li Engin Alan için alınan kararı, daha önce CHP'li Mustafa Balbay için alınan kararı, daha önce HDP'li vekilleri için alınan kararın aynısını aldı Anayasa Mahkemesi. Belli ki o gün güçleri yetmemiş, bugün kendilerini çok güçlü hissediyorlar. Görevini yapan ve hepimiz açısından çok açık bir biçimde anayasaya, yasalara, kendi kararlarına uygun bir karar alan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar. Burası hukukun bittiği nokta. Dolayısıyla bizim açımızdan bu noktada hukuki bir tartışma yoktur.

Tüm yurttaşlarımızın şunu bilmesi lazım; dün itibarıyla açık, net bir yargı darbesiyle karşı karşıyayız. Bugün soru şudur: bu darbe girişimini püskürtecek miyiz, püskürtmeyecek miyiz, bu darbe girişimine karşı direnecek miyiz, direnmeyecek miyiz, bu darbe girişimine karşı susacak mıyız, susmayacak mıyız? Her birimizin, tüm siyasi partilerin, tüm milletvekillerinin ve altını çizerek söylüyorum tüm yurttaşlarımızın şu anda karşı karşıya olduğu soru budur. Biz çok ve net olarak bu yargı darbesi girişimine karşı en kararlı biçimde direneceğimizi ve halkın haklarını, halk iradesini sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi açık ve net bir biçimde söylüyoruz.

Kenan Evrenler bu anayasayı getirdiklerinde bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri, bizler bu anayasaya 'hayır' oyu verdik. Bunun gururunu da 40 yıldır yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen anayasa yürürlükteyse o bizi ne kadar bağlıyorsa, iktidarı da o kadar bağlıyor, Yargıtay'ı da bağlıyor, Anayasa Mahkemesi'ni de bağlıyor. 

 

Gezi davasının çok uzun seyrinin, çeşitli aşamalarının hep içinde olduk. En başında yargılananlardan bir tanesiydim. Daha sonraki süreçte bu davayı sürekli takip ettik. Hep bir siyasi dava olduğunu söyledik. Yargıtay kararı tek bir işe yaradıysa bu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olduğu fikrini bir kez daha karşımıza bütün açıklığıyla çıkartmıştır. 15 Mayıs sabahından bu yana Can'ın, Hatay halkının oylarıyla TBMM'ye seçildiği günden bugüne TİP olarak bir şeyin altını çizdik. 'Bu mesele Can Atalay'ın meselesi değildir' dedik. 'Bu mesele sadece Hatay halkının meselesi değildir' dedik. 'Burada bu ülkede yaşayan 85 milyon yurttaşın hakkının gasp edilmesi söz konusudur. Biz mücadeleyi buna karşı sürdüreceğiz' dedik. Türkiye bugünlere anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz diyenlerin zihniyetiyle geldi. Türkiye bugünlere iktidarın hedef seçtiklerini haksız, hukuksuz bazen yargısız hedef haline getirmesiyle geldi. Dün itibarıyla bugüne kadar anlatmaya çalıştığımız şeyin aslında ne kadar derin bir sorun olduğu bu kez çok daha geniş kesimlerin kabul ettiği ve ne mutlu ki açık tavır aldığı durum haline gelmiştir.

 

Kaynağı belirsiz bir takım odaklardan güç alan birileri, bu davada özelinde yargıdaki biriktirdikleri güçle toplumu hizaya getirmeye, Türkiye'de kendilerine karşı teslim olmayan, mücadele eden herkese istedikleri zaman istedikleri her şeyi yapabileceklerini göstermeye çalışıyorlar. Biz dün akşam saatlerinden bu yana Türkiye'de saygın pek çok hukuk kurumunun, pek çok siyasi partinin, yazarların, akademisyenlerin, düşünürlerin, aydınların, sanatçıların, yurttaşların bu karar karşısındaki haklı tepkisini, dik duruşunu büyük bir mutlulukla karşıladığımızı paylaşmak isteriz. Bugün sabah saatlerinde Meclis'te grubu bulunan muhalefetteki siyasi partilerden randevu talep ettik, görüşmeler gerçekleştirdik. Sırasıyla HEDEP, CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi gruplarını ziyaret ettik. Ziyaretlerimizde dün akşam ki duruşları için her birisine teşekkürlerimizi ilettik. Bundan sonraki süreçlere ilişkin görüş ve önerilerimizi paylaştık, kendilerinin görüş ve önerilerini aldık.”

 

 

 

 

ANKA