264063_7703

 

Özel, tv100 canlı yayınına katıldı. Özel, bugün açılışı gerçekleşecek Ferdi Zeyrek Vakfı'na değinerek, merhum Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in, kendisinin "ortak hayal kurabildiği birisi olduğunu" söyledi. Özgür Özel, "Manisa'ya bakardık, mesela Batı Kışla var. 'Bu Batı Kışla'yı şehrin dışına alsak, bura kent ormanı yapılsa Türkiye'nin en büyük kent ormanı olsa' diye onu hayal ederdik" dedi.

 

Ferdi Zeyrek'in Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanacağına kendisi ve Zeyrek'in eşi Nurcan Zeyrek dışında inanan olmadığını anlatan Özel, hatta Ferdi Zeyrek'in bu nedenle ilçe belediye başkanlığı için aday olmak istediğini ifade etti.

Özel, şunları söyledi:

"Son gece Nurcan, Ferdi'nin telefonundan aradı. Ben Ferdi arıyor diye açmayacaktım. 'Efendim Ferdi' dedim. 'Abi benim, bu ağlayacak neredeyse. İlla ara Özgür abiyi, söyle. Ben Yunusemre'ye aday olayım' dedi. Dedim ki 'Yunusemre'ye olmayacak, Şehzadeler'e de olmayacak; Büyükşehir'e olacak'. Diyordu ki 'Abi oranın en üst katına çıkınca İzmir'in ışıkları görünüyormuş. Bizi oraya oturtmazlar. Biz gariban adamız'. 'Ferdi sen Manisa gibi adamsın. Manisalı oraya kendinden birini oturtur, merak etme' dedim. Ve sonunda da oldu. Şimdi kazandık. Manisa Belediyesi'nin en üst katı değil de başkanlık herhalde iki kat alacağız, çıktık oraya. İzmir gözükmüyordu. Oradan Batı Kışla gözüküyor. Birlikte baktık aşağıya doğru. İlk kez o binaya giriyoruz. Ve ilk kez o açıdan görüyoruz. Karşısında askerler. Türkiye'nin en büyük kent ormanı bize bakıyor. 'Abi bunu bize verirler mi?' dedi. 'Vermezlerse iktidar olup alacağız abiciğim' dedim. Şimdi önümüzdeki günlerde Manisa Büyükşehir Belediyesi o taleple başvuracak. Yaparlarsa adı Ferdi Zeyrek Kent Ormanı olacak. Oraya konut yaparsanız 50 bin konut gelir. Öyle bir alandan bahsediyoruz. Ama Manisa mahvolur. Oraya Kent Ormanı yaparsanız Türkiye'nin en büyük kent ormanıyla Manisa'nın geleceğini kurtarsın. Bizim Ferdi'yle birlikte hayal kurup, birlikte gerçekleştirdiğimiz onlar yüzlerce iş var. Onlardan bir tanesi de buydu."

Özel, Zeyrek'in vefatının ardından birçok kişinin kendisine ve partisinin milletvekillerine ulaşarak, "Çocukları biz okutalım" dediklerini anlattı ve şunları kaydetti:

"Bahçeşehir Koleji Enver Yücel ilk arayanlardandır. Dedi ki Enver Yücel 'Özgür Bey bütün çocuklara ömür boyu burs.' Teşekkür ettik biz. Bunun gibi herkes söyledi. 'Durun, çünkü böyle işler zor işler. Türkiye'de Osmanlı'dan gelme vakıf geleneği var. Bir vakıf kuralım. Vakfın yönetimine de ailesini ve yakınlarını koydum. Ben dahi yokum. Siyasiler olmasın. Kim ne katkı yapacaksa o vakfa katkı yapsın ve o vakıf Ferdi'ye yakışır işler yapsın' dedik. Vakfın Başkanı Nurcan Zeyrek olacak. Arkadaşları, yakınları olacak. Ferdi Zeyrek'e katkı sağlamak isteyen, çocuklarına, onun üzerinden Manisa'nın, Türkiye'nin çocuklarına katkı sağlamak isteyenler o vakfa bağış yapabilecekler."

"Meclis'te ayağa kalkıp kalkmama hikayesi çok partili dönemin ilk polemiğidir"

Özel, "1 Ekim Meclis açılışında CHP ne yapacak?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Meclis'te ayağa kalkıp kalkmama hikayesi çok partili dönemin ilk polemiğidir. Demokrat Parti'nin muhalefette olduğu bir dönem var. CHP'liler İsmet Paşa gelince ayağa kalkarlar. Demokrat Partililer ayağa kalkmaz. Bizimkilerde kızar Demokrat Partililere. Derler ki 'Reisicumhur gelmiş, ayağa kalkmıyorsun.' Onlar da der ki 'Milletin vekili kimsenin karşısında ayağa kalkmaz.' Sonra seçimler olur. Demokrat Parti iktidar olur. CHP muhalefet olur. Cumhurbaşkanı değişir ve Demokrat Partili Cumhurbaşkanı gelirken 'Ne yapacak şimdi bunlar?' der. O dönemde CHP’liler kendi tutarlılıklarıyla ayağa kalkarlar. Ama alkışlamazlar Celal Bayar'ı. Ayakta ama alkışlamazlar. Demokrat Partililer de otururlar. Ayağa kalkmazlar. Kendi tutarlılıkları içinde var gücüyle alkışlarlar. Salonun yarısı ayakta alkışsız saygıda, yarısı oturduğu yerden alkışlıyor. Bu Cumhuriyet'te çok partili rejimin ilk polemiklerinden bir tanesidir ve o günden bugüne tartışmalıdır.

"O günler geri gelecek"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir partinin genel başkanı olmadığı dönemde salona girerdi kalkardık, alkışlamazdık, otururduk. Referandumdan sonra 'Efendim bir partinin genel başkanının karşısında ayağa kalkmayız' dedik. Bunları da söyleyelim açık açık ve yerimizde oturduk. Birkaç kez ayağa kalkıldığı oldu. Ama hiç alkışlanmadı. Ama genelde oturarak karşılandı, tabii partimizin, genel başkanımızın verdiği kararlar doğrultusunda. Biz 47 yıl sonra, 31 Mart seçimlerinde birinci parti olunca ben takip eden bayram 8 Nisan günü, Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak Sayın Erdoğan'dan bütün siyasilerin, bütün genel başkanı, 18 genel başkanı ben bayramda aradım. Bayramınız kutlu olsun dedim. Neden? Bana düşerdi. Birinci partinin genel başkanına düşerdi. O konuşmalar sırasında da 'İnşallah müsait zamanınızda siz de uygun görürseniz sizi de ziyaret etmek isterim' dedim hepsine ve Sayın Erdoğan'dan başlayarak bütün liderleri ziyaret ettim. Bana bunu sorduklarında da 'Normali bu' dedim. Dedim ki 'Biz bayram sabahı namazımızı kılıyoruz, kabristana gidiyoruz. Kimi görsek öpüyoruz. AK Partili, MHP'li ayırmıyoruz. Biz şehit cenazesinde birbirinin elini sıkmayan; birbirimizin düğününe gidiyoruz Manisa'da' dedim. Benim hayalimdeki bakın o günler geri gelecek. Onu söyleyeyim. Yani bir seçim sonra biz iktidar olduğumuza, benim hayalimdeki Türkiye şu: Sabahleyin çıktım, arabaya bindim, gidiyorum, telefon elimde. Aradım örneğin Müsavat Bey'i, 'Bunu bugün ne yaparız?' ya da Devlet Bey'i. 'Günaydınlar genel başkanım, nasılsınız?' AK Parti'nin Genel Başkanı o gün kimse artık, 'Nasıl Genel Başkanım? Müsaitsen bugün kahveyi sende içeyim' deyip 'Geç MHP'de bir kahve içeceğiz. Geç AK Parti'nin de bir sabah kahvesini, AK Parti'de içeceğiz' demek. Bundan kimin ne zararı olacak? Dünya kadar sorun kavgaya dönüşmeden o sabah kahvesinde, akşamüstü çayında halledilir zaten. Liderler bu diyaloğu gösterirlerse milletvekilleri Mecliste yumruklaşmaz.

Bugün öyle bir noktaya geldi ki memleket, inanılmaz bir kutuplaşma var ve bu gerginlik her yere yansıyor. Doğru işler değil bunlar. Bunu anlatmak istiyorum. Manisa'daki yaşamımızdan hareketle 'Normali bu?' dedik diye böyle ilerledi. Selçuk Özdağ, şimdi başka bir partide. Dün birlikte konuştuk. Manisa'da o partisinden birinci sıraydı. Ben partimden birinci sıra milletvekiliydim. Vallahi biz siyasi polemik de yapıyorduk. Ama birbirimizin çayını, kahvesini içiyorduk, sohbet ediyorduk, hal hatır soruyorduk. Bunlar doğru işlerdir.

"Cumhurbaşkanı geldiğinde, ne ayakta ne oturarak onu karşılıyoruz"

1 Ekim’de ne yapacaksınız? Ayağa kalksak geçen seneki gibi Cumhurbaşkanı gibi karşılaşa, öyle olmadığı belli. Otursak dinlesek bize ne yaptığı belli. Bu sene yapılmayanı yapıyoruz. Cumhurbaşkanı geldiğinde ne ayakta ne oturarak onu karşılıyoruz. Çünkü bize karşı bir darbe girişiminde bulunmuştur. Milli iradenin tecelligahı o çatının altında bize, geleceğin iktidar partisine ve bir sonraki Cumhurbaşkanına Amerika’dan Trump‘tan icazetli darbe yapanla aynı çatının altında olmayacağız. Ne ayakta ne oturarak. Meclis'e girmeyeceğiz. O, Meclis salonunda bulunduğu sırada orada olmayacağız. Eğer resepsiyona katılacaksa resepsiyona da katılmayacağız."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ANKA