Ekran Görüntüsü (31)

 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Tez-Koop-İş Sendikası'nın 12. Genel Kurulu’nda; “Türkiye’nin bütün demokratları birlikteyiz. Sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, muhafazakâr demokratlar… Hep birlikteyiz. Partisi ne olursa olsun bu ülkede yoksulluğun yönetilen değil yok edilen, aşılan, geride bırakılan bir mesele olması hepimizin yükümlülüğüdür” dedi.

 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Ankara’da düzenlenen; Tez-Koop-İş Sendikası'nın 12. Genel Kurulu'na katıldı. Özel, burada yaptığı konuşmada; şunları söyledi:

 

“Elbette gelecek sene de bu kongreler yapılacak. Gelecek sene, birçok sendika çağıracak. Canlı yayınlarda beş değil, 20 kamera; gazeteciler beş değil 50 kişi buralarda olacak. Bu kürsülerde; Cumhurbaşkanları olacak, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar olacak. Ama emin olun; kongresini bu dönemde, gürültülü olmasından kaygı duymadan herkese açık, siyasi partilere açık, basına açık yapabilen Tez-Koop-İş’in de farklı bir yeri olacak.

Yüzde 14,26’lık sendikalılık oranı… Kamudaki örgütlülük olmasa, özel sektördeki örgütlülük bunun çok daha gerilerinde ve Türkiye açısından utanç verici bir durumda. Her geçen gün sendikalaşma mücadelesinin sürdüğü, ama iktidarın; sendikaların bu kadar zorda, işverenin bütün olanaklarını kullandığı halde gücünü de asimetrik olarak sermayeden yana kullandığı bir süreci yaşıyoruz.

 

“ŞİMDİYE KADAR 19 TANE GREV ERTELEDİ, HEM DE ‘MİLLİ GÜVENLİĞE TEHDİT OLUR’ DİYE”

 

Kendisi bir grev önlüğü ile gurur duyan, İBB’de çalışırken, grev önlüğü ile fotoğrafı olan birisi bugün Türkiye’yi yönetiyor. Şimdiye kadar 19 tane grev erteledi, hem de ‘milli güvenliğe tehdit olur’ diye. Geçtiğimiz üç günde, büyük bir mücadele verildi, Meclis’te. Bir yandan bütçe görüşülürken, bir yandan Sanayi Komisyonu’na bir ‘günah torbası’ getirdiler. Büyük günah, büyük mücadele ile geri tepti. Zeytinliklerini 9. kez maden aramasına açıyorlardı, birinci madde geri gitti. Ama ikinci madde, kendi dönemlerinde ihalelerini yaptıkları limanların, sözleşmelerini 49 yıla tamamlıyorlar. Buradaki amacın en geç haziranda son bulacak iktidarlarının son bulduğuna kendilerinin de ikna olmuş olup; yandaşın ve Katarlıların limanlarının serbest ihaleler  ile değil de mevcut ihalelerin uzatılması ile sürmesini istemeleri… Bununla mücadele ettik. Bu paranın yüzde 25’ini peşin alıp seçimde sermaye olarak kullanmak istediklerini yüzlerine vurduk. Ama hiç erinmediler, çekinmediler, utanmadılar; komisyonu tamamladılar.

 

İki tartışma birden yürüyor. Asgari ücret… Türk-İş’in temayüllere aykırı bir şeklide talebi belirleyip onu pazarlık edip onu tartışmak yerine, kırmızı çizgiyi açlık sınırına çekmek gibi yeni bir müzakere tekniği benimsemiş olmasından irkildik. Bu iş eğer müzakeresizliği, aza razı olmayı makul gösterecek bir şeye evrilirse, bu tarihi bir hatadır. Türk-İş’in asgari ücrette genel beklentiyi karşılayacak hatta aşacak bir rakam üzerine imza atması gerektiğini… Açlık sınırını kırmızı çizgi yapmakla, beklentiyi açlık sınırının biraz üzerine çekmek gibi bir psikolojik meseleye çok tehlikeli baktığımızı, Türk-İş’in bu süreçteki mücadelesini, atacağı veya atmayacağı adımı dikkatle takip edeceğimizi ifade etmek isterim.

 

 “İŞSİZLİK SİGORTA FONU, ALNININ TERİ İLE O KUMBARAYI DOLDURANLARIN NAMUSUDUR”

 

İşsizlik sigorta fonu, işçinin kumbarası… Fona işverenin para ediyor olması, işverenin de faydalanıyor olması gibi, abuk bir fikri; hükümet ve işveren, Türkiye işçi sınıfına dayatmaktadır. Yükselen itirazlar kifayetli noktada değildir. Duble yollara kullanılan fonların peşine düşülmelidir. Ayrıca, elimizdeki korkunç rakam… Ocaktan kasıma kadar işsizlik sigorta fonundan işçiye, 11,2 milyon ödenmiş. Ama patronlara 25 milyar lira asgari ücretli çalıştırma desteği ödenmiş. Hem kumbara bizim olacak. Hem de içine para atan atmayan, kumbaraya musallat olacak. İşsizlik sigorta fonu, alnının teri ile o kumbarayı dolduranların namusudur. Namusumuz gibi koruyacağız.

 

Bir dönem, ‘Dünyanın bütün demokratları birleşin’ sloganı vardı. Bugün Türkiye’nin bütün demokratları birlikteyiz. Sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, muhafazakâr demokratlar… Hep birlikteyiz. Türkiye’nin bütün demokratlarının, Türkiye’nin ikinci yüzyılına armağan edebilecekleri en büyük proje, en büyük ulusal mutabakat olduğunu düşünüyoruz. Öyle olunca; bir elin verdiğini öbür elin görmemesi de hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi de hepimizin başka başka referanslarla ama ortak bir duyguyla bu millete ettiğimiz taahhütlerin yerine gelmesi; partisi ne olursa olsun bu ülkede yoksulluğun yönetilen değil yok edilen, aşılan, geride bırakılan bir mesele olması hepimizin yükümlülüğüdür.”